29 Mart 2010 Pazartesi

Ezilenler Birleşin Muhammed Nur DENEK

Karanlıklar, haksızlıklar ve eşitsizliklerle dolu bir dünyada tek hedefi yeniden adaletin, paylaşmanın ve kardeşliğin tesisine dayalı olan bir müdahale ancak ve ancak kölelerin özgürleştirilmesine, mazlumların kurtarılmasına dayalı olabilir.

Böylesi bir müdahale ezilen sınıfların sahipleneceği bir çağrıdır, öylede olmuştur. Nitekim haksızlıklar, eşitsizlikler ve yoksulluğun artması, bencil ve çıkarcı kişilerin zulümleri sonucu oluşmuştur. Bu çıkarcı dünyaperestler, bencillikleri sonucunda tüm toplumun olan tabiat zenginliklerini ve ortak değerlerini çalmışlar, özel mülkleri haline getirmişlerdir. Ezilen emekçi sınıfın ürettiği değerlere el koyarak sermaye sahibi olmaları sonucunda adaletsizlikleri yaygınlaştırmışlardır.

Kur’an, yoksul ve ezilen sınıfların feryadını, isyanını, acısını dillendirerek, onları zalim bezirganların zulmünden kurtarma adına insanlığa sunulan ilahi kurtuluş kitabıdır. Nitekim Hz.Muhammed’in çağrısına destek olanlar da dönemin zulme uğrayan, köleleştirilen, yaşam imkan ve olanakları ellerinden alınan yoksulları olmuştur. Önceki rasullerin taabileri de zamanlarının mazlumlarıdır.

Servetin (yeryüzü zenginliklerinin, üretim araçlarının) tekelleştirilmesi sonucunda hayatın yaşanmaz hale gelip cehenneme döndüğü dönemler; mazlumların, ezilen halkların başkaldırmaları sonucunda yeniden yaşanılabilir kılınmıştır. Bu devrimci mücadelelerin temelini oluşturan en önemli etken ise mazlumların birleşmesi ve zulme karşı yekvücut olarak direniş göstermeleri olmuştur.


Yoksulların kurtuluş reçetesi olan Kur’an, zulüm ve haksızlıkları sona erdirmenin yolunun, birleşmekten ve dayanışma içerisine girerek, müstekbirlerin iktidarına karşı mücadele etmekten geçtiğini bildirir. Yeryüzünün tüm mustazafları ,yoksulları “ kadınıyla, erkeğiyle, işçisiyle, işsiziyle, Kürdüyle, Türküyle, Alevisiyle, Sunnisiyle vb.” el ele vererek ortak iyinin iktidarını ortaya koyma mücadelesi vermelidir. Nitekim halkı ezen zalimler, dinsel ırksal vb. her tür ayrışmayı kendi içlerinde hiçe sayarak zulüm iktidarlarını ayakta tutma gayretindedirler. Bazen anti emperyalist, halkçı, ya da Müslümanım diye geçinen iktidarlar, egemen sınıfın çıkarları sözkonusu olunca hiç çekinmeden İsrail, Amerika ve benzeri şer odaklarıyla hemen masaya otururlar. Birtakım yapay ayrıştırmaları ayakta tutma gayretleriyse halkı birbirinden uzaklaştırma ve ortak sorunlarında biraraya gelmelerini engelleme amaçlıdır. Biz ezilenler birbirimize düşerken, onlar bizim sırtımıza basarak yükseldikleri makamlarında kadeh tokuştururlar, asla birbirimizi sevmemizi ve dayanışmamızı istemezler.

Nitekim biz mazlumlar dayanışma içinde olursak onlar bizleri köleleştiremez ve emeklerimizi çalamazlar. Ulusal ilişkilerinde bile halklarını hiçe sayarlar, savaşlarda her iki cephenin de garibanları, emekçileri ve yoksul çocukları ölür, onlar saraylarını cesetlerimizin üzerine inşa ederler. Sonra da o saraylarda ahkam kesmeye, hırsızlığa ve sömürüye devam ederler. Hem de savaşlarda cephelere sürdükleri garibanların emeklerini düşman diye sunduklarına peşkeş çekerek. “Kafirler birbirleriyle dayanışma içine giriyorlar, Eğer sizde dayanışma ve dostluk içine girmezseniz, Yeryüzünde baskı ve zorbalık artar, büyük zulümler olur.”(Enfal-73)


“Sizden erdeme çağıran, ortak iyiyi emreden ve kötülüklerle mücadele eden bir topluluk bulunsun, işte kurtuluşa erenler bunlardır” (Al-i imran-104)


“Bir zorbalıkla karşılaştıklarında yekvücut olup kendilerini savunurlar” (Şura-39)


“Ey iman edenler hep birlikte güçlüklere göğüs gerin ve bunda düşmanlarınızı geçin, daima uyanık ve tetikte olun, Allah bilinciyle yaşayın! Kurtuluşun yolu budur” (Al-i imran 200)

“İnanmış erkekler, inanmış kadınlar birbirlerinin dost ve yaranıdırlar. Ortak iyiyi emrederler, kötülüğü ve zulmü engellerler” (Tevbe-71)


Küfür, zulüm ve haksızlığın kaynağı vahşi kapitalizm’dir. Kapitalizm; çalınarak, emek hırsızlığı ile biriktirilen sermayenin (ki başka şekilde asla sermaye birikmez) imparatorluğu, paranın tanrılaştırılmasıdır, kapitalist putperestlerin ilahları sermaye, ibadetleri ise kapitalist ekonomi düzenlerini ayakta tutabilme adına insanları köleleştirmektir. Toplumları sınıflara ayırıp emeklerini çalarak sermaye yığma peşine düşen tefeci bezirganlar zamanın Firavunlarıdır. “Gerçek şu ki, Firavun yeryüzünde büyüklenmiş ve oranın halkını bir takım sınıflara ayırıp bölmüştü...” (Kasas-4)


Halkı; sağcı, solcu, Türk, Kürt, dinli, dinsiz, vb. ifadelerle ayırarak parçalayan ve bundan çıkar sağlayanlar, elleriyle yapıp biriktirdikleri paralara, zenginliklere, sermayeye (riba’ya) tapan müşriklerdir. Bu zulüm ve adaletsizliklerin odağı olan Emperyalizmin uşağı dikta rejimleri ortadan kaldırarak adaleti hakim kılmaksa ortak iyinin devrimci vazifesidir.


“Bundan sonra (ortak iyiye) iman edecek, hicret edecek ve sizinle beraber mücadele edecek herkes sizdendir. Bu şekilde sevgi ve merhamet yumağı haline gelenler! Artık Allah’ın kitabında birbirlerinin can yoldaşlarıdır! Allah her şeyi biliyor bundan hiç şüpheniz olmasın.” (Enfal-75)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder