29 Mart 2010 Pazartesi

Lanetli Sermaye İmparatorluğu................. (Muhammed Nur Denek)

Yeryüzünde yaratılmış tüm varlıklar arasında hem sosyal hem de ferdi sorumluluğunun bilincinde olabilme yeteneğine sahip olan sadece insandır. İnsan doğada veya toplumda karşılığını bulduğu merkez olma özelliğiyle bilinç sahibidir. Sahip olduğu bu özelliğiyle insan topluma ve doğaya müdahale edebilme yeteneğine sahiptir. İşte tam bu doğrultuda egemenler, toplumları uyuşturarak sömürme gayesinde olan lanetliler, aslında her insanın bünyesinde barındırdığı hak ve adalet uğruna mücadele etme bilincine ve sorumluluğuna karşı savaş açmışlardır.

"'Öyleyse' dedi (iblis), 'beni azdırmana karşılık yemin ederim ki ben de onları saptırmak için senin dosdoğru yolunun üstüne oturacağım, sonra onların önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından onlara sokulacağım ve sen çoklarını şükredenlerden bulamayacaksın'" (ARAF, 16-17)

Sermaye imparatorluğunun lideri iblis, Yüce Allah’ın kullarına bahşettiği dosdoğru yolun (ADALET) üzerinde oturacağını ifade ederken, toplumlarda kin, nefret, savaş ve katliamlar çıkarma yolu ile yaradılışta var olan mükemmele ulaşma gayesindeki insanı yolundan alıkoyma hedefinde idi. İnsanları asıl gaye ve hedeflerinden uzaklaştırmak ise, onları sınıfsal farklılıkların oluştuğu toplumlarda bilinç ve sorumluluklarından habersiz ve şuursuz varlıklar seviyesine indirmekle mümkün olabilirdi.

Kapitalist zulüm sistemlerindeki bu egemenler bilirler ki; sömürü ve zulüm odaklı düzenlerini ortadan kaldırmaya muktedir olabilecek bir mücadelenin omurgasını, ancak ve ancak, insana özgü bu bilinç ve sorumluluğun farkındalığından arındırılmamış topluluklar oluşturur. Aslına bakılırsa, bu ihanet, insanlığın elinden insan olma vasıflarının alınması gayesini taşımaktadır.

İnsanlığın başlangıcından bu yana tüm âleme kusursuz bir düzen veren yüce ve adil Yaratıcı, insanı yeryüzünde halifelik yapabilecek kapasitede var etmiş ve bu halifeliğin hayata geçirilmesini de toplumsal bilinç ve sorumluluk alma şartına bağlamıştır. Özetle, adil, mutlu ve insanlığın yaradılış gayesindeki tekamülün sağlanabileceği bir dünyanın oluşması ancak toplumlarda sosyal adaletin hayat bulmasıyla mümkün olabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder